İTO’dan İstanbul ve Cerrahpaşa Tıp Fakülteleri için “Deprem” Uyarısı: “İlave Kaynak Ayrılarak İnşaat Süreçlerinin Bir An Önce Tamamlanması Gerekiyor”
HABER: ÇAĞATAN AKYOL – Kamera: SADIK KARAKULOĞLU
İstanbul Tabip Odası (İTO) Başkanı Prof. Dr. Nergis Erdoğan, olası Marmara depreminde İstanbul Tıp ve Cerrahpaşa Tıp Fakültelerinin dev hasta bakım kapasiteleri ile Avrupa Yakası’nda çok önemli sağlık hizmetleri verme görevini üstleneceklerini söyledi. Erdoğan, “Bu kurumların yerinde yeniden yapılandırılması için başlatılan inşaat süreçleri bir an önce bitirilmeli ve sürecin hızlandırılması için ek ödenekler ayrılmalıdır.”
İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp ve Cerrahpaşa Tıp fakültelerinin İstanbul’da yaşanabilecek olası depreme karşı durumu ve talepleri için bugün İTO’nun Cağaloğlu’ndaki binasında basın toplantısı düzenlendi. Hazırlanan ortak açıklamayı okuyan İTO Lideri Prof. Dr. Nergis Erdoğan, Kahramanmaraş’ta meydana gelen sarsıntının ardından bölgeye gittiklerini hatırlattı.
“Hatay ve Adıyaman’daki gözlemlerimiz, bu bölgelerdeki sağlık kuruluşlarının çoğunun depremde kullanılamaz hale geldiğini, halkın sağlık hizmetlerinin sunumunda hala yeterince verimli olmadığını, sağlık çalışanlarının koordinasyon ve rotasyonunun bozulmaya devam ettiğini gösteriyor. ,” dedi Erdoğan.
“AİLE SAĞLIK MERKEZLERİNİN HEMEN HEPSİ KULLANILMAYAN HASAR GÖRDÜ: Olası İstanbul depreminde bu durumu yaşamamak için başta İstanbul Tıp ve Cerrahpaşa Tıp fakülteleri hastaneleri olmak üzere İstanbul’daki sağlık kuruluşlarının bir an önce güvenli bir şekilde depremde hizmete hazır hale getirilmesi gerekmektedir. 6 Şubat 2023’ü inanılmaz bir yıkım, can kaybı ve derin bir acıyla yaşadık ve yaşamaya devam ediyoruz. İTO Yönetim Kurulu 3-5 Mart 2023 tarihlerinde Hatay ve Adıyaman deprem bölgelerine 3 günlük inceleme gezisi yaparak yerinde incelemelerde bulundu. Türk Tabipleri Birliği, Halk Sağlığı Uzmanları Derneği raporları ve İTO gözlemleri deprem bölgesindeki sağlık kuruluşlarının her aşamasında ciddi şekilde hasar görmüş ve kullanılamaz hale gelmiştir. Hatay’da sağlam ve güvenli hizmet verebilen tek hastane, Avrupa Birliği projesi kapsamında bir Fransız firmasına depreme dayanıklı teknikle yaptırılan Dörtyol Hastanesi. Aile sağlığı merkezlerinin tamamına yakını kullanılamaz derecede hasar görmüştür.
CİDDİ BİR TUVALET EZGİSİ OLDU: Ziyaretimiz sırasında 165 bin 494 nüfuslu Hatay’ın ikinci büyük ilçesi olan Defne’de hastane olmadığını gözlemledik. Günde 350-400 hasta başvurusuna ulaşan tedavi edici sağlık hizmeti de kuruluşlar tarafından engellendi. İTO ve Sağlık Çalışanları Sendikası (SES) gibi. Çünkü ziyaretimizden bir gece önce bu kurumlar güvenlik nedeniyle boşaltılmış, hizmet verilen çadır ve konteynerler, Al Arabi’nin mezarının bulunduğu, ağır hasarlı çok katlı binalarla çevrili dar bir parka taşınmak zorunda kalmıştır. , tamamen yok edildi. Yerleşmek için altyapı takviyeleri arayan hevesli sağlık çalışanları, büyük sağlık hizmetleri sıkıntısı devam ederken işlevsiz hale getirildi. Güvenlik güçleri ise görevlerini yerine getirerek bu bölgeyi boşaltmak için baskılarını aralıksız sürdürdü. İncelediğimiz alanlarda ciddi bir tuvalet yükü vardı, birçoğunun kullanılamaz hale geldiğini ve tüketimlerinin nehre verildiğini gördük. Siyasi partiler ve sivil toplum kuruluşları tarafından Sevgi Parkı bitişiğinde özel bir alanda kurulan revirde hem sağlık hizmeti hem de ilaç desteği verildiğine tanık olduk. Yemek servisinin de yapıldığı bu alan metrekareye yaklaşık 5 kişi düşerek rağbet görüyordu.
İBB’NİN ANTAKYA MERKEZİ 24 SAAT SAĞLIK HİZMETİ VERİYOR: İlçede 5-10 çadırdan oluşan bazı alanlar dışında büyük yıkıma cevap verecek kadar geniş ve geniş bir insani barınma alanı göremedik. Antakya’da ziyaret ettiğimiz İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Krize Uyum Merkezi, bir yandan halka ve STK’lara altyapı ve lojistik hizmetleri verirken, diğer yandan rotasyonla gelen hekim, hemşire, diğer sağlık personeline hizmet veriyor. Türk Eczacılar Birliği’nin (TEB) merkez revirleri ve ilaçları ile birlikte 24 saat 1. ve 2. basamak sağlık hizmeti veriyordu. Samandağ’daki İBB koordinasyon alanı çocuklar için oyun alanları hazırlarken, STK’lara ilaç malzemeleri için depolama alanı sağlıyordu. Psikiyatrik desteği de içeren birinci basamak sağlık hizmetleri, İTO ve SES’in de aralarında bulunduğu gönüllü sağlık çalışanları tarafından sahada verildi. Tuvalet ve duşların da bulunduğu bu alanda halk da kalabiliyordu.
ADIYAMAN’DA İTO TARAFINDAN SAĞLANAN KONTEYNERLERDE MEVCUT DONANIMLI KONAKLAMA ALANI: İTO’nun Adıyaman’da sağladığı konteyner sahası ziyaret edilerek Adıyaman Tabip Odası Başkanı İsmail Tosun ile görüşüldü. Konteynerlerin yatak, su, elektrik, ısıtma, duş ve tuvalet gibi yerleşim ve donanım açısından harika bir konaklama ortamı sağladığı gözlemlenmiştir. Aynı gün SES ve diğer sağlık kuruluşlarının hizmet verdiği çevredeki çadırkent ziyaret edilerek yapılanlar hakkında bilgi alındı. Adıyaman Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne yapılan ziyarette ikinci ve üçüncü basamak tedavi edici tıp hizmetlerinin verildiği ve polikliniklerin açık olduğu ancak polikliniklerde çalışan doktor ve sağlık çalışanlarından bazılarının yakınlarını kaybederek çalışmak zorunda kaldıkları öğrenildi. depremzedeleri ve çocuklarını başka illere göndermişti. Rotasyon ve gönüllülükle çözülebilecek bu durumun izlendiğini ve haksız bir tavır sergilendiğini belirttiler. Bu ifadeler, afet yönetimindeki uyumsuzluğun ve hazırlıklardaki yetersizliğin açık bir göstergesiydi.
AFAD BİNASI, HASTANELER VE SAĞLIK KURULUŞLARI YIKILDI: Sonuç olarak, yıkımın boyutu en sert kalpleri bile incitmeye yetti. Buna rağmen özellikle Hatay’da enkaz kaldırmadan barınmaya, sağlık hizmeti sunumundan hijyen sorunlarına kadar yapılanlar ve yapılması gerekenler konusunda ciddi eksiklikler olduğunu gözlemledik. Anlattıklarımız aslında tanıdık bir hikayenin, ‘Kızıl Pazartesi’ romanının tekrarıydı. Yıllar önce Hatay’da yayınlanan Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı’nda, İl Afet Risk Azaltma Planı’nda en büyük doğal afetin deprem olduğu belirtilmiş, 7,5 büyüklüğünde deprem senaryosu çalışılmış ve bugün ne olacağı tahmin edilmişti. Öte yandan AFAD binası, hastane ve sağlık kurumları ile hizmeti koordine edecek belediye binaları yıkıldı. Gözlemlerimiz bize bir yandan doktorların ve sağlık çalışanlarının inanılmaz bir özveriyle çalıştıklarını, diğer yandan talimat beklemeye dayalı uyumsuzluk ve beceriksizlik nedeniyle ellerinin ve kollarının ne kadar bağlı olduğunu gösterdi.
DEPREM BÖLGESİNDE GÖRDÜKLERİMİZ, DAHA AĞIR OLACAK İSTANBUL SARSMASI GERÇEĞİNİ OLUŞTURMADA DA BİZİ KOLAYLAŞTIRDI: Bir felakete dönüşen şok gerçekten çok büyüktü ve sivil toplum kuruluşlarının, meslek kuruluşlarının ve toplumun katılımıyla büyük bir dayanışma ve birlik olmayı gerektiriyordu. Toplumsal hayata değerli katkılar sağlayacak ve yaraları hızla saracak bu dayanışma ağını, samimiyete ve gönüllülüğe dayalı bir dayanışmadan korkmadan, yeterli uyumla kurmamız gerektiğini bir kez daha gösterdi. Deprem bölgesinde gördüklerimiz, yaşadığımız derin acılar, bizi emsali ve muhtemelen çok daha şiddetli olan İstanbul depremi gerçeğiyle yüz yüze getirdi. Aile sağlığı merkezlerinden ihtisas hastanelerine kadar İstanbul’da yapı güvenliği oranının düşüklüğü şüphesiz hem çalışanlar hem de mülki amirlerce bilinmektedir. Mevcut deprem bölgesinin neredeyse yirmide biri kadar bir alanda, depremin toplam nüfusundan daha fazla insanın yaşadığı bir metropolde bırakın sağlık hizmetini tahliyenin bile imkansızlığını öngörmek için kahin olmaya gerek yok. alan.
YETKİLİLERİ SAĞLIK KURUMLARININ BİNALARININ GÜVENLİĞİNİ SAĞLAMAK İÇİN HAREKETE GEÇMEYE DAVET EDİYORUZ: Sağlıkta dönüşüm politikaları şimdiden klasik sağlık kurumlarını ulaşım altyapısı olmayan çevre bölgelere taşıdı, gerisini taşıma planları hazır. İstanbul sur bölgesinin en değerli iki hastanesi İstanbul ve Cerrahpaşa tıp fakülteleri hastaneleri, yerinde yapılanmak için yıllardır hastaları, doktorları, çalışanları ve mahallelileriyle dayanışma ve direniş içindedir. Buna rağmen Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi, yöneticileri dahil kimsenin haberi olmadan bir gün kabul edilemez bir tahliye kararıyla karşı karşıya kalır. Kamu kaynaklarının akılcı bir öncelik planı ve adil bir dağıtımla bu hastaneleri yenileme gücüne sahip olduğunu biliyoruz. Bir ay önce başlayan ve halen devam etmekte olan acıların bir daha yaşanmaması için yetkilileri öncelikle İstanbul sağlık kurumlarının yapı güvenliğinin sağlanması için harekete geçmeye davet ediyoruz.”
“TÜM SAĞLIK KURUMLARININ DEPREM DİRENCİLERİ HIZLA DEĞERLENDİRİLMELİ”
Nergis Erdoğan taleplerini şöyle sıraladı:
“-İstanbul’da mevcut tüm sağlık kuruluşlarının depreme dayanıklılıkları hızla değerlendirilmeli, güçlendirme seçenekleri dikkate alınarak gerekli taahhütler bütçelenmeli, durum tespitinin ötesine geçen adımlar atılmalıdır. sağlık kurumlarını güçlendirmek için beyin sarsıntısı fonu.
Olası bir İstanbul depremine karşı yerinde yapılanan İstanbul Tıp ve Cerrahpaşa Tıp Fakülteleri, dev hasta bakım kapasiteleri ile Avrupa Yakası’nda paha biçilmez sağlık hizmetleri sunma misyonunu üstlenecek. Bu kurumların yerinde yapılanması için başlatılan imalat süreçleri bir an önce tamamlanmalı ve sürecin hızlandırılması için ek ödenekler ayrılmalıdır.
Aile sağlık merkezleri aynı zamanda buluşma alanları olarak da konumlandırılmalıdır.
“GERÇEK DEPREM TATBİKATLARI TÜM SAĞLIK KURUMLARINDA YAPILMALIDIR”
Tüm sağlık kurumlarında gerçek ve işlevsel deprem tatbikatları yapılmalıdır.
Şiddetli bir depremde risk oluşturabilecek tavan kaplamaları, ıslak laboratuvar malzemeleri, ameliyathane ve ağır bakım ekipmanları gibi ekipmanların binaların çökmesine neden olmamakla birlikte sağlıklı çalışmasını sağlamak için her kurum seviyesinde kontrol süreçleri sağlanmalı ve raporlanmalıdır. , korumalı koşullara yerleştirilir.
İstanbul Tabip Odası olarak bu süreci büyük bir özen ve sorumlulukla takip edeceğimizi kamuoyuna açık bir şekilde beyan ederiz. Üyelerimizin, sağlık çalışanlarımızın, öğrencilerimizin ve hastalarımızın güvenliği en büyük önceliğimizdir.